EŞŞEYH MUHAMMED İHSANELDİN TEKİN ENNECMÜSSAKIB
EL BAFAVİ (K.S.) (1947-2007)
Alimlerin büyüklerinden zamanın Gavsı Eşşeyh Muhammet İhsaneldin Tekin Ennecmüssakıb (k.s.); resmi olarak 01/01/1947 tarihinde Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Dereyanı Köyünde dünyayı şereflendirmiştir. Babasının adı Hüseyin Hüsni, anasının adı Atiye’dir.
Babası Hüseyin Hüsni hoca efendi mardinin sayılı ilim adamlarından olup oldukça aydın bir kişiliğie sahipti. İlk ilim tahsilini altı yaşında babasının yanında gördü. İki ay gibi çok kısa bir zaman içinde kuran-ı kerim’i bitirmesi babasının dikkatini çekmiştir. Arabi ilimlere olan bu yatkınlığı askerlik çağına kadar sürecek olan ilim hayatının başlamasına vesile olmuştur. Hocası Molla Abbas’ın (Kızıltepe) yanında uzun süre ilim tahsilini devam ettirmiştir. Daha sonra Batmanda Molla Fahreddin Yıldız (k.s.) nun yanında kalan tüm ilim tahsilini tamamlayarak icazetini aldı. Seyda hazretleri Suyuti adlı kitabının arkasına yazdığı notunda şöyle demiştir. ‘’Bu Suyuti kitabını 1962 yılında Cizreli Molla Abdurrahman Xendeki’nin yanında 4 ayda bitirdim’’ yani Seyda henüz 15 yaşında iken 4 ay gibi kısa bir zamanda Suyuti’yi tamamlamıştır. Çok sayıda öğrenci (fakih) yetiştirdi. Hatta Şeyh Seyda’nın (k.s.) oğlu olan ve ondan sonra irşad bayrağını devr alan Şeyh Muhammed Nurullah (k.s.) hazretlerine bile ders verdiği bilinmektedir. İlim tahsili sırasında Şeyh Seyda’ya (k.s.) (Cizre) bağlanarak tarikat basamaklarını hızla tırmandı. Şeyh Seyda’nın (k.s.) vefatından sonra Şeyh Muhammet Nurullah’nın (k.s.) yanında tarikat ve ilim hizmetlerine devam etti. Daha sonra ise Şeyh Muhammet Nurullah (k.s.) elim bir kazada vefat etmesiyle beraber kendisine keşfen Siirt’te ikamet eden (merhum şeyh şerafettin k.s. oğlu) Şehy Muhammed Kazım’a (k.s.) bağlanması emredildi. Emre itaat ederek Şeyh Kazım (k.s.) hazretlerine intisab etti. Şeyh Muhammed Kazım’ın (k.s.) elinden hilafet aldı.
15/01/1973 tarihinde Batman’nın Hıshıs köyünden Şeyh Kasım oğlu Şeyh Resul’un (k.s.) kızı seyyidet Fatıma ana (Yade) ile evlendi. Seyid ve şeyh kızı olan seyyided Fatıma validemizden sekizi erkek ikisi kız olmak üzere on çocuğu bulunmaktadır.
Resmen 1969 yılında Kayadere (Bafava) Köyü kurucu imam hatibi olarak göreve başladı. 25 yıl 5 aylık devlet hizmeti sırasında Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Atlıca (şeyhanejori) Köyüne tayin olundu. Burada yaklaşık olarak 3 yıl hizmet etti sonra 15/09/1994 tarihinde emekli oldu. Emekliliği ile beaber D.Bakır’ın Bismil ilçesine taşındı. Yaklaşık olarak burada bir yıl sekiz ay kaldıktan sonra Adıyaman’ın Kahtâ İlçesine taşındı burada da yedi yıl ikamet ettikten sonra 4 Ocak 2001 tarihinde Bursa’nın İnegöl ilçesine taşındı irşad ve sohbetlerine buradan devam etti. Gavs hazretleri uzun süre boğazında gelişen tümörden dolayı tedavi gördü. Sağlık problemleri son demlerinde epeyce arttı. 12 Ocak 2007 Cuma sabahı saat sekiz sularında rahmet-i rahmana kavuştu. Ve doğduğu köye (kayadere Köyü’ne ‘Bafava’) nakledildi
.
Peygamber Efendimiz (sav)’in “Âlimler peygamberin varisleridirler…” peygambere hakkıyla varis olacak âlimler, peygamberin yokluğunda onun misyonunu yüklenecek, tıpkı peygamber gibi insanları tevhid dinine davet eden, hayatını tevhid üzere devam ettiren, insanlara tevhidi hakikatleri peygamber gibi cesurca anlatan âlimler, her an halkın içinde halkla iç içe ve hakkı halkın içinde kaim kılmak için gayret eden âlimler…
Yine Peygamber Efendimiz (sav)’in “Allah’tan hakkıyla ancak âlimler korkar…” fermanına Allah’tan başka hiç kimseden ve hiçbir merciden korkmayan, bunu fiili olarak gösteren. İlmini sadece Allah’ın rızası ve Allah’ın dininin yüceltilmesi için sarf eden. Bu uğurda kimseden çekinmeyen bir âlim… İmam Ebu Hanife ve İmam Şafii gibi binlerce âlim gibi Allah yolunda bedel ödeyen bir âlim…
Ahiretini birkaç kuruşluk dünya menfaati karşılığında satmayan, dünyada bir yolcu misali ve dünyaya kalabilecek kadar değer veren, dünya malını ve dünyalığı putlaştırmayan bir âlim…
Bu ve daha sayamadığımız vasıfları kendisinde toplayan bir âlimi yaşadığımız coğrafyada bulmak, onunla haşir-neşir olmak, sorunlarımız olduğunda gönül huzuruyla gidip gecenin herhangi bir vaktinde dahi kapısını çalabileceğimiz, dizinin dibinde oturabileceğimiz âlimlere bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Ve bugün Müslümanların içinde bulundukları sorunlara çözüm bulamamalarının en başta gelen sebeplerinden bir tanesi de gerçek âlimlerden yoksun oluşumuzdur.
Ama bir hakikattir ki tarihimizde öyle ilmiyle amil insanlara ve öyle âlimlere şahid olmuşuz ki bu âlimlere gıpta etmemek, onların şahsında “tıpkı sahabe gibiydi” demekten insan kendini alamıyor.
Seyda Hazretleri, tıpkı sahabe gibi bir yaşantıya sahipti, biz bu söylemi herkes için kullanamayız ama Seyda Hazretlerini anlattığımızda bunu kullanmayı gönül huzuruyla ve yaşantısının bir bölümüne, şahit olduğumdan gönül huzuruyla söyleyebilirim.
Seyda Hazretleri Mardin ili Ömerli ilçesiinin bir köyünde imamlık yaparken köyüne sığmaz, saf ve tevhidi islam’ı daha fazla kimlere ulaştırabilirim, kimlerle vahdeti konuşabilirim, kimlerle ümmetin problemlerini konuşabilir, çözüm üretebiliriz diye hayıflanır ve daha şehrin sakinleri derin uykudayken Müslümanların kapıların çalar, onları uykudan uyandırır ve evlerinde çözüm için kendilerini dinler, kendisi çok konuşmaz ama içinde volkanlar olan bir dağa benzerdi. Her an küfrün beynini patlatırcasına patlayacak kadar sarp bir dağ…
Seyda Hazretleri imamlık yaptığı zaman zarfında gerek köyünde ve gerekse çevre köylerde örnek yaşantısıyla ve islami kişiliğiyle haklı bir yer edinmişti.
Seyda Hazretlerinin, birçok kişi üzerinde emeği vardı, birçok kişinin hidayetine vesile oldu; birçok kişinin inhiraf ve sapmalardan korunmasına vesile oldu. Bugün onun ders halkasından geçen gençler birçok yapıda temel taşı oluşturuyorlar; bazıları İlahiyat Fakültelerinde araştırma görevlisi, bazıları öğretmen, bazıları müftü, imam v.b. ve bazıları da tıpkı Seyda Hazretleri gibi hiçbir maddi göreve talip olmadan hiçbir dünyevi beklenti içinde olmadan Allah rızası için bir gayret içindedirler. Seyda Hazretleri, tanıştıklarını İslami bir kimliğe, İslami bir yapıya kavuşturmak için elinden gelen gayreti sarf ederek gecesini gündüzüne kattı. İlmiyle amil bir âlimden bekleneni asla ihmal etmeden…
Seyda Hazretleri, bazen bir hasta ziyaretinde, bir taziyede, bazen bir kandavasını çözümlemek ve tarafları barıştırmak için aşiretlerin arasında, bazen çarşıda bir yaşlının hal-hatırını sorarken, bazen de bir gençle muhabbet ederken, bazen de yolda gördüğü bir çocuğun halini sorarken görülürdü…
Seyda Hazretleri, mollalarla müzakerelerde bulunur, imam-hatip lisesinde okuyan gençlerle dini, ilmi, ahlaki, ibadi ve irfani sohbetler yapar, onlara istikametten sapmamalarını, tüm mü’minleri kardeş bilmelerini, herkesle hak ve itidal ölçüleri içinde geçinmelerini tavsiye eder, liseli gençlerle sohbet eder, esnafla da benzer sohbetlerde bulunurdu. Seyda Hazretleri, kendisiyle oturanlara, her daim hangi gruptan olursa olsun Müslümanlara karşı sevgi, saygı, kardeşlik, merhamet ve dayanışmayı, karşılıklı diyalog ve karşılıklı hoşgörüyü tavsiye ederdi.
Seyda Hazretleri, istikamet üzere bir hayat ve az konuşan, Müslümanları dinleyen onların sorunları olduğunda daima dinleyip çözüm için somut adımlar atan biriydi. O herkese yetenek ve imkânlarına göre görev verir ve onları fıtraten meyilli olduğu tarafa yönlendirirdi.
Seyda Hazretleri gibi âlimlere ihtiyacımız her zamankinden daha çoktur, Seyda’nın varislerine düşen, Seyda Hazretlegibi toplumla bütünleşerek İslamı toplum içinde yaşamak ve islamı bu mazlum milletin en asli unsuru haline getirmektir.
Seyda Hazretleri belki bu gün zahir-i olarak aramızda dağil ama onun manevi varlığını halen üzerimizde hissediyor ve manevi tasarrufuyla bereketleniyoruz. Rabbim bizi onun yolunda yürüyen kullardan eylesin.
Amin Ya Rabb-ül Alemin…
El Fakir
Muhammed Sait Tekin
Mart-2007
|