TEVAZUSU VE EDEBİ
İnsan toprak olmayınca üzerinde güller yeşermez.. Kamış boşum dedi, şekerlendi. Ağaç yükseldi, baltayı yedi. Su alçaktan akar.” sözleri ne kadar manidardır. Bilindiği üzere Cenab-ı Hak’kın şeytanı tel’in etmesi kibir ve inadından ötürü olmuştur
Seyda Hz. son derece tevazu sahibi bir kişiliğe sahiptir. İnsanların kalbine alçak gönüllülüğü ve edebi ile taht kurmuştur. Ziyaretine gelenlere, tövbe tâlimi yapanlara: “Yarabbi ben bu kulundan daha günahkarım, bu insanların vesilesiyle beni de affet.” diye dua eder, elini öpmek isteyenlere aynı şekilde karşılık verir, din âlimlerini görünce onlara iltifat eder, şeyhinin ve hocalarının evlatlarına bile saygıda kusur etmez, bu konularda çok hassasiyet gösterir. Hatta merhum zatların türbelerine doğru ayaklarını uzatmaz, sırtını bile çevirmez..
Seyda Hz. bizlere yaptığı konuşmalarının birinde şunları kaydetti: “İnsanların sizlere gösterdiği iltifat ve teveccühleriyle mağrur olmayın. Çünkü bizim insanlar üzerinde hiçbir üstünlüğümüz yoktur, bilakis herkesi kendimizden üstün görmeliyiz. Bizler Allah dostlarının yanında bulunduğumuz için Mevlam bizlere bu lütuf ve ikramı yapmıştır. Sadi Şirazi bir beytinde şöyle buyurur: “Bir parça çamur elime aldım. Baktım ki ondan gül kokusu geliyor. Sordum kendisine: “Ey toprak bu ne haldir?” Toprak lisan-ı hal ile şöyle der: “Evet ben bir gül değilim, fakat bir zamanlar gülün yanında kalmıştım. İşte o gülün kokusudur, bana sirayet etmiştir.” Bir başka beytinde de gülün yanında filizlenen ota biri sorar: “Ey ot seninle bu gülün arasında ne gibi bir ilgi ve alaka var ki onun yanında yeşermişsin. Ot şöyle der: “Benim rengim, kokum ve tadım yoktur ama ben gül bahçesinde biten otum, kendi faziletim yoktur fakat gül bahçesinde yetiştim. Onun için faziletim vardır.”
|